GÜNDEM
Azalan yağışlar Meclis’in gündemine geldi! AKP ve MHP reddetti
CHP’nin “Azalan yağışların yaratacağı sorunların araştırılması” amacıyla TBMM Başkanlığı’na verdiği Meclis araştırma önergesinin bugün Genel Kurul’da görüşülmesine ilişkin grup önerisi AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergenin gerekçesini açıklayan CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, şunları söyledi:“ÇOK DAHA TEHLİKELİ BOYUTLARA ULAŞILDI”*2021 yılında kurulan, benim de üyesi olduğum, iklim krizi ve kuraklıkla ilgili araştırma komisyonunda dört ay boyunca çalıştık ve bir rapor hazırlandı, tam 841 sayfa bu rapor.*Biz de CHP Grubu olarak yapılması gerekenleri, yapılmayanların yol açtığı sorunları ve çözüm önerilerimizi dile getirdiğimiz 106 sayfalık bir şerh yazdık ama aradan geçen bir buçuk yıl içinde bu önlemlerin hiçbiri dikkate alınmadı, hiçbir uygulama yapılmadı.*Şu anda 2021 yılına göre kuraklık ve su kıtlığı konusunda çok daha tehlikeli boyutlara ulaşıldı.*Türkiye’de yağışlar her geçen yıl mevsim ortalamalarının altında gerçekleşirken bir önceki yılın aynı dönemine göre genelde ortalama yüzde 31 azalmıştır. Toprağın suya kavuşması da her geçen yıl daha da azalmaktadır. Ancak toprağın suya kavuşamamasının nedeni sadece azalan yağışlar ya da iklim krizi değil.*Sadece 2021 yılında 82 milyon ton çimento üretilmiş, kişi başına 1 ton anlamına geliyor; 128 milyon metrekare inşaat bitmiş, 151 milyon metrekare inşaat izni verilmiş, 200 milyon metrekare alan asfaltla kaplanmış; dökülen bu asfaltlarla, betonlaşmayla toprak suya kavuşamaz hâle gelmiş.*Betonlaşmayla hem iklim değişikliğini hızlandıran politikalara hız veriyorsunuz hem de kuraklığı arttırıyorsunuz. Sadece kuraklık etkilerini değil, felaketleri de arttırıyoruz.“2021 YILINDA TAM BİN 24 AŞIRI İKLİM OLAYI YAŞANMIŞ”*50’lerde Türkiye’de ortalama 100 meteorolojik olay yaşanırken 2021 yılında tam bin 24 aşırı iklim olayı yaşanmış. İklim krizinin etkisiyle artan aşırı iklim olaylarında dökülen asfalt ve betonlar doğal afet olmaktan çıkıyor ve felaketler yaşanıyor.*Geçen hafta yaşanan sel felaketinde Bakan, ‘Toprak suya kavuştu’ dedi. Ama tam tersi, bilim insanlarının uyarılarına karşın yanlış betonlaşma vatandaşlarımızın canına mal oldu; maddi hasar meydana geldi, toprağın verimli bölümü sel sularıyla sürüklendi, ekinler sular altında kaldı. Ülkemizin pek çok bölgesinde çiftçiler ise ellerini gökyüzüne açmış, ekinleri için yağışları bekliyor.*Düşen yağış miktarıyla barajların doluluk oranları da düşüyor. Eskişehir’de 2013 yılında yüzde 90 doluluk oranına sahip Porsuk’un 2023 Mart ayında yüzde 39,3 doluluk oranı tarımsal sulama hem de kullanma suyu açısından çok büyük risk getiriyor.*Çiftçiler tarım yapmak için kuyulardan su çektiğinde hem yer altı su rezervlerini tüketiyor hem de yüksek elektrik faturalarıyla daha da yoksullaşıyor.*Yenilenebilir enerji kaynağı olarak doğa tahribatı pahasına enerji üretiminde öncelenen HES’lere yirmi yılda 600 milyar lira; sadece 2021 yılında 60 milyar lira para harcanmış.“RANTI ÖNCELEYEN KURAK ZİHİNLERİN SONUÇLARI”*Komisyonda sürekli sormuştuk ‘Kuraklıkta HES’leri nasıl çalıştırmayı düşünüyorsunuz?’ diye nitekim kuraklıkta HES’ler çalıştırılamayınca tekrar fosil yakıttan enerji üretimine yüklenildi. Oysa yüzde 2’si dönüştürülen kullanma suyunun yüzde 5’ini dönüştürmek için sadece maliyet 100 milyon lira, komisyonda öğrendik.*HES’lerle o kadar para gömüleceğine suyumuzu geri dönüştürseydik kuraklıkla da bu kadar boğuşmayacaktık. Kuraklıkla boğuşmamak için o kadar çok şey var ki yapılması gereken ama yapılmayan.*Yeraltı sularının doğadan malzeme çalan taş ocakları ve madenlerle zarar görmesi, kirlenmesi, yok olmasının önlenmesi gibi; su kaynaklarının yüzde 70’ini tüketen tarımsal planlamayla ürün deseninin değiştirilmesi ve kuru tarımın yaygınlaştırılması gibi su kaynaklarını yok edecek çılgın projeler yerine barajların tamamlanması, ömrünü doldurmuş açık su kanalları yerine kapalı kanal sistemi projelerinin hayata geçirilmesi ve sularımızın kirletilmesinin önüne geçilmesi gibi; çok başlı su yönetimine son verecek su yasasının ve iklim yasasının acilen çıkarılması gibi yapılması gereken öyle çok şey var ki.*Yaşanan felaketlere ‘İklim krizinin etkileri, kader’ diyemeyiz, esas kuraklık zihinlerde. Su kıtlığı da deprem de sel de tarımsal üretim de çiftçinin yoksullaşması da kısaca vatandaşın başına gelen tüm felaketler bilimden, akıldan, vicdandan uzak, rantı önceleyen kurak zihinlerin sonuçları.“SUYA İHTİYAÇ HEP OLACAKTIR”İYİ Parti Grubu adına söz alan Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ise şunları kaydetti:*Su, hayattır. Uzayda yaşam var mı diye merak edersek ilk bakacağımız, suyun var olup olmadığıdır. Tatlı suyun önemi sadece bugün yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli olması değildir; suyu korumamız, doğru kullanmamız yarın çocuklarımız için de gereklidir.*Su, gıda güvencesi için de gereklidir, sürdürülebilir kalkınma için de. Su sayesinde tarım yapıyoruz, su sayesinde enerji ihtiyacımızı karşılıyoruz.*Su, geleceğimizin temel koşuludur. Dünya devam ettikçe, yaşam devam ettikçe suya ihtiyaç hep olacaktır.“DİKKATE ALINMASI GEREKEN ÖNEMLİ BİR UNSUR”*Son yüzyıl içinde dünya nüfusunda 3 kat artış olmuşken tatlı su kaynaklarına olan talep ise 7 kat artmıştır. Suya olan talepteki artış nüfus artışından çok daha hızlı seyretmekte, bu durumun altında yatan farklı etmenler vardır.*Bunlardan biri, tatlı su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’inin tarımda kullanılması diyebiliriz. Artan nüfus, gelir ve tüketim düzeyinin yükselmesi ve gıda ürünlerine yönelik taleplerin artması su kaynaklarına önemli bir baskı yapmaktadır.*Uğruna ağaçları kestiğimiz, yüzey suyunun doğal akışını bozduğumuz, nehir ve derelerin akış yollarını değiştirdiğimiz, dolaylı olarak yüzey sularının kurumasına sebep olduğumuz ve etrafındaki birçok canlının ölmesine, zarar görmesine ya da göç etmesine sebep olduğumuz HES’ler veya madencilik faaliyetleri de kuraklık konusunda dikkate alınması gereken önemli bir unsurdur.*Nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme bunlar da su kirliliğini artırmakta ve dolayısıyla temiz su kaynaklarını azaltmaktadır.*Endüstriyel atıklar, evsel atıklar, tarımsal atıklar tatlı su kaynaklarını kirletiyor. Atık suları değerlendirecek ucuz yöntemler bulmak zorundayız. Ülkemizin susuzluk sorunuyla karşı karşıya kaldığı ortada. Yağış miktarında bu sonbaharda geçen sonbahara göre yüzde 31’lik bir azalma mevcut.*Son altmış üç yılın en düşük yağışlı ikinci kış mevsimini bu sene kaydettik. İstanbul barajlarında doluluk oranları son on yılın en düşük miktarına gerilemiş durumda. Ankara barajlarında aktif kullanılabilir su yüzde 21 seviyesinde.*Suyu tasarruflu kullanmak zorundayız. En önemli tasarruf aracımız olan su faturalarında kademeli tarife uygulanamadı, uygulansa da istenen başarıyı vermedi.“1,3 MİLYON HEKTAR SULAK ALAN YOK OLDU”HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni ise şunları söyledi:*Son elli yılda 3 Van Gölü büyüklüğünde yani 1,3 milyon hektar sulak alan yok oldu. Türkiye’de deprem sürecinde olduğu gibi nasıl attığımız her adımı deprem gerçekliğine uygun olarak atmamız gerekiyorsa su varlıkları açısından da durum aynı biçimde.*Yani su varlıkları hızla yok oluyor, Türkiye bir su yoksulu ülke durumuna gelmek üzere; dolayısıyla bütün politikaların bu, su varlıklarının korunması üzerine inşa edilmesi gerekir.*Su varlıklarının yüzde 74’ü tarımda, 15’i evsel kullanımda, 11’i ise sanayide kullanılıyor fakat iktidarın su politikası yok. Su politikası dendiğinde iktidarın aklına gelen şey şudur: Bakanın ölümle sonuçlanan sel sonrasında ‘Toprak suya kavuştu’ politikası dışında bir politikası yok yani su politikası eşittir, rant ve talan politikası.*Kuraklıkla karşı karşıya kaldığımız bir ülkede sulak alanlar hızla yok oluyor ve sulak alanlar inşaata açılıyor. Buralarda aynı zamanda doğru ürün tercihinin yapılmamasından kaynaklı da sulu tarım yapılıyor yani suyun kullanılmaması gereken bölgelerde sulu tarım yapılıyor.“1 LİTRELİK ATIK SU, 8 LİTRE SUYU KİRLETİYOR”*Örneğin, 1 litrelik atık su, 8 litre suyu kirletiyor. Yine, sanayide suyun geri dönüşümü gerçekleştirilmiyor ve bu kirli sular yine doğayı ve suları ayrıyeten tekrar tekrar zehirliyor. Tarımsal sulamanın yüzde 88’i hâlâ vahşi sulamayla gerçekleştiriliyor.*Damla sulama yüzde 1, mikro sulama ise yüzde 0’a yakın Türkiye’de barajların dolu olup olmaması meselesi en çok tartışılan mesele; oysa, bu, sadece bir sonuç çünkü bütün tartışmalar bunun üzerinden gerçekleştiriliyor.*Su varlıklarının yok olması aynı zamanda ormanların yok olmasıyla doğru orantılı çünkü orman varlıklarının sermayeye peşkeş çekilmesi, sanayiye açılması, inşaata açılması sonucunda aynı zamanda su varlıkları da buna bağlı olarak ortadan kalkıyor.“SULARIN KORUNMASI HAYATİDİR”*Peki, ne yapmak lazım? Yapılması gerekenler çok açık: Bir kere, ormanlar, sular, su varlıkları bir meta olarak ele alınamaz; buralar bir ticaret malzemesi olarak değerlendirilemez. Ormansızlaştırma politikası aynı zamanda bir yok olma politikasıdır. Türkiye’nin fosil yakıtlardan kurtarılması tartışmalarını çok fazlasıyla yaptık. Küresel iklim krizi kapıdaki en büyük tehlikelerden bir tanesi.*Acilen, hızlıca yapılması gerekenler şunlardır: Halkın suya ücretsiz erişimi mutlaka sağlanmalıdır; su, alınıp satılabilen bir meta olmaktan çıkartılmalıdır; sanayide kullanılan su yüzde 100 geri dönüştürülmelidir; derin su deşarjı yasaklanmalıdır, bu konuda Marmara’da yaşanan müsilaj sorunu hatırlanmalıdır; biyolojik arıtma zorunlu hâle getirilmelidir; sulak alanlar imara açılmamalıdır, ormanlar talan edilmemelidir; bilim insanları, ekoloji örgütleri ve halka danışılmalıdır, sorulmalıdır; bilim insanlarına rağmen, bilime rağmen rant ve talan politikalarından vazgeçilmelidir; suların korunması hayatidir, ‘Su hayattır’ dediğimizde bunu böyle anlamalıyız. (ANKA)