Binayı Erenköy cemaatine kiralayan eski Emniyet Müdürü: ‘Beni ne cüretle arıyorsunuz?’
Binayı Erenköy cemaatine kiralayan eski Emniyet Müdürü: ‘Beni ne cüretle arıyorsunuz?’ İsmail Saymaz Erenköy cemaat ‘in üzerine gitmeye devam ediyor, Erenköy cemaati içinde olan skandallar son dönemlere gündeme bomba gibi düşerken, içişleri bakanlığı ise henüz resmi olarak bir açıklama yapmaması dikkatlerden kaçmadı.
Erenköy Cemaati’nin siyasi ve bir çok kurum ve devlet içinde müritleri olduğu belirtiliyor..
Bir çok sosyal medya kullanıcısı ise Erenköy cemaati içerisinde üst düzey isimler olmasından dolayı bir operasyon yapılmıyor denildiği iddia edildi..
İsmail Saymaz köşe Erenköy cemaati içinde olduğu yazısı
Binayı tarikat yurduna kiralayan eski Emniyet Müdürü: ‘Beni ne cüretle arıyorsunuz?’
Antalya’daki yurt cinayetinde her gün yeni detaylar ortaya çıkıyor. Öğrenciyi katleden tarikat yurdunun aşçısının Antalya Valiliği tarafından yapılan açıklamada psikolojik sorunları bulunduğu ve yurt binasının da bir emniyet müdürüne ait olduğu iddia edilmişti.
Halk TV yazarı İsmail Saymaz, bugünkü köşesinde 18 yaşındaki bir öğrencinin katledildiği yurt hakkında yeni bilgiler paylaştı.
Saymaz, yazısında Erenköy Cemaati’ne bağlı olduğunu söylediği yurt hakkında, Kepez ilçesinin AKP’li Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’yü arayarak bilgi aldığını, denetimin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne ait olup, yurdun herhangi bir kaydının olmadığı ve ‘tümden kaçak statüde olduğu’ sonucuna vardığını belirtti.
Ayrıca Saymaz, daha sonra binanın dört sahibinden biri olan ve binayı yurda kiralayan emekli Emniyet Müdürü Ali Adıgüzel’e ulaştığını yazdı.
Adıgüzel’in, kendisine ‘Beni ne cüretle arıyorsunuz’ diye çıkışarak, sorularına yanıt vermeyi reddettiğini ve telefonu kapattığı ifade eden Saymaz’ın yazısının tamamı şu şekilde:
Antalya’da, Erenköy Cemaati’ne bağlı kaçak yurtta 18 yaşındaki Mehmet Sami Toğrul’un vahşice öldürülmesinin yankısı sürüyor.
Yurdun bulunduğu Kepez’in AK Partili Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’yü arayarak, bilgi edindim.
Tütüncü’nün bilgiye göre…
Bu apartman 1997’de imar izni aldı.
Zemin kat dükkan, üst katlar konut olarak geçiyor.
Yurt kaydı bulunmuyor.
Tümden kaçak.
Denetimin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün yetkisinde olduğunu belirten Tütüncü, “Bize şikayet ulaşmadı” diyor. Tütüncü, bölgede başka bir kaçak yurt olup olmadığına ilişkin bilgisinin bulunmadığını anlatıyor.
Binanın dört sahibinden biri olan emekli emniyet müdürü Ali Adıgüzel, binayı yurda kiralamış. Bu kritik bilgiyi halktv.com.tr’nin yetenekli muhabiri Hazar Dost’tan öğrenmiştik. Sevgili Hazar’ın yakaladığı ipucunu izleyip
Adıgüzel’e ulaştım.
Aramızda şu görüşme yaşandı:
Öğrendiğim kadarıyla binayı siz kiralamışsınız.
Benim numaramı nereden buldunuz? Bu bilgiye nereden ulaştınız?
Bina uzun zamandır yurt olarak işletiliyormuş. Yanlış mı biliyorum?
Yanlış biliyorsunuz.
Babanız tarafından mı kiralandı?
Görüşmek istemiyorum.
Bir şey sorabilir miyim?
Soramazsınız. Bu yetkiyi nereden buluyorsunuz? Ne cüretle arıyorsunuz?
Gazeteci olduğum için arıyorum.
Arayamazsınız kardeşim.
Buranın yurt olduğunu biliyor muydunuz?
Soramazsınız.
Neden? Siz emniyet müdürüsünüz, buna nasıl izin verirsiniz?
Adıgüzel, son soruma yanıt vermedi ve telefonunu kapattı. Kendisini iki kez aradığım halde açmadı.
Düşünün…
Emniyet müdürü, apartmanı kaçak yurt olarak kullanılmak üzere tarikata ait Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne kiralıyor. Suçüstü yapması ve en azından ihbarda bulunması gereken kişi bir suça göz yumuyor.
Bu derneğin başkanlığını Gıyaseddin Keyhüsrev Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdür Yardımcısı Barış Kaplan yapıyor.
Yönetim kurulu üyeliğini Akdeniz Üniversitesi’nden Mustafa Sami Mencet yürütüyor. Tarikat üyesi iki memur, üniversitelileri Kredi Yurtlar Kurumu’na yönlendirmeyerek, kaçak yurt işletiyor.
Kaçak yurdu kapatması gereken Antalya Valiliği, tarikatı aklamak için “Bir delinin işi” anlamına gelen açıklama yayınlayarak, hem gizliliği ihlal ediyor, hem de soruşturmayı etkiliyor.
Sonra “Nerde bu devlet?” diyoruz.
Meğer bizzat içinde…
Halk tv’de yazan İsmail Sayman’ın diğer köşesinde ise
Ergenekon soruşturmasının dalga dalga büyüdüğü, askerlere Kafes‘in açılıp Balyoz‘un indiği günlerdi.
Söylenen o ki Türkiye kirli geçmişiyle yüzleşiyordu.
Devletin bağırsakları temizleniyordu.
Oysa gerçekte yaşanan şuydu:
AK Parti, öteden beri TSK’da, Emniyet’te ve yargıda var olan Fetullahçılarla oligarşik işbirliğine giderek, bürokrasideki Atatürkçü, sosyal demokrat ve milliyetçi kamu görevlilerini tasfiyeye girişti. Boşaltılan her makama hakim-savcı cübbesi, asker-polis üniforması giymiş Fetullahçılar yerleşti.
Bir başsavcı cesaret etti ve şebekenin kalbine çomak soktu:
O, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’di.
Cihaner, 2009’da Fetullahçılara ve diğer cemaatlere soruşturma açınca Ergenekon’dan tutuklandı.
Avukatlığını eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan üstlendi.
Kazan, adliyelerde Fetullahçılara meydan okudu.
Cihaner’i tahliye ettirmeyi başardı ancak örgütün öfkesini üzerine çekmişti.
Turgut Kazan ve İlhan Cihaner
TBMM Başkanvekilini izlediler
Fetullahçılar aralarında Hanefi Avcı, Ahmet Şık ve Soner Yalçın‘ın da olduğu bir grup gazetecinin tutuklandığı OdaTV soruşturmasına Kazan’ı da kattı.
“Suç örgütü faaliyetlerinin deşifresine yönelik çalışmalarda”Kazan,2 Kasım2011’de takip edildi.
Adres, Beyoğlu’nda bir restorandı.
Tutanaktan:
“Saat 18.55sıralarındaTurgut Kazanisimli şahıs eşi olduğu değerlendirilen bayan ile restorana girdikleri görülmüştür. Saat 19.10′daAltan Öymenisimli şahıs eşi ile restoran önünde Kazanile selamlaşarak ayaküstü sohbet ettikleri görülmüştür. Saat 19.15′te‘TBMM 004’ resmi plakalısiyah aracın geldiği, araçtan Şükran GüldalMumcuisimli şahsın indiği, Kazan’ınMumcu’yualkışlayarak karşıladığı, selâmlaştıktan sonra restorana girerek,masada oturdukları ve yemek siparişi verdikleri…”
Fetullahçılar o kadar gözü karartmıştı ki,Kazan hakkındayasal birteknik takipkararı olmadığı haldeizleme yaptı.Kazan bahane edilerek,o dönemlerdeTBMM Başkanvekili olan, gazeteci Uğur Mumcu‘nun eşi Güldal Mumcuileeski CHP Genel Başkanı Altan Öymentakip edildi.
Avukatlığını Cihaner üstlendi
17-25 Aralık’tan sonra Kazan, şikayetçi oldu.
Yedi yıl geçti.
‘Silahlı örgüte üye olma ve görevi kötüye kullanma’suçundaneski savcı ZekeriyaÖz veCihanKansız ile 14 hakimedava açıldı.Yargıtay 8. Ağır Ceza Dairesi’ndegörülendavanın ilk duruşması 7 Aralık’taydı.
Tutuklu eski hakimlerdenMetin Özçelik ve Mehmet Erdoğan katıldı.
“Kavala Davası da FETÖ tarafından elde edilmiş yasak delille açıldı. Kavala içeride,kararlarıverenlerseserbest”diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın Kavala ve Selahattin Demirtaş‘ın tutukluluğunailişkin “AB’ninaldığı kararları tanımıyoruz” demecini hatırlatıyorum.
İçini kemiren birendişeden söz ediyor:
“AB’yi tanımıyorum”demek,anayasal düzeni tanımamaktır. Cumhurbaşkanısıkıştığı için demokratik dünyadan kopmakmıistiyor? ‘AvrupaKonseyiTürkiye’yiatsın, seçimde nemenembir düşman olduklarınıanlatırım’ diye düşünüyorolma ihtimalindenkorkuyorum.Demokrasiye inanmıyorsanız her tehlikeli adımı atarsınız.”
İlham suçu
Artık FETÖ yok.
Cihaner, hürriyetine kavuştu.
Kazan, izlendiği yıllarıngeç de olsahakkını arayabiliyor.
Fakatüzerimizdekikaranlıkve baskıkalkmadı,hatta daha da arttı.
İktidar, bir yandan Fetullahçıları yargılarken…
Öte yandanFetullahçıhakim-savcı ve polislerin yürüttüğü 28 Şubat, Balyoz ve Gezi Parkı davaları bütün hukuka aykırılıklarına rağmen devam ettiriyor.
Kavala, mahkeme kararı olmadandört yıldır yatıyor.
Demirtaş, içeride kalsın diye davalaraçılıyor.
Yalancı gizli tanık ve sahte dijital kanıtların yerini siyasi kanaatler aldı.En son örnek103 amirale açılan bildiri davasıoldu. İddianamede, amiralleringeçmişdarbe, muhtıravebildirilerdenilham aldıklarıöne sürülüyor.
Kanıt yok.
Kanaatler yetiyor.
Bakın, iddianamede ne deniliyor:
“Maksatlı olarak ‘Yüce Türk Milleti’diyebaşladığı,metnindili, temas ettiği konular, gece dolaşıma sokulması,enüst rütbede amirallerin imzalaması, emir-komuta etkisini kullanma niyetlerinin varlığı, toplumdaki karşılıkları nazara alındığında TSK mensuplarını hükümete karşı illegalşekildeharekete geçirmeye çalışma amacı güttüğü…”
Belki de bugün…
Kazan,tam 58 yıldır avukatlık yapıyor.
12 Mart’ta sanıktı.
Dört yıl tutuklu kaldıo yıllarda.
12 Eylül’deönce avukat,sonrasanıkolarak mahkemelere çıktı.
“Böylebir dönemiaslahatırlamıyorum” diyor.
Kim bilir…
Belki de bugün iktidarda, “geçmişteki darbe, muhtıra ve bildirilerden ilham alanlar” vardır.FETÖ’den ilham alanlar vardır belki de.
Vali bey tarikatı koruma, hesap ver
Antalya’nın Kepez ilçesinde Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait olan öğrenci yurdu korkunç bir cinayete sahne oldu. Yurdun aşçısı İhsan Güney,üniversiteliMehmet Sami Toğrul’unbaşını satırla kesti.
Meğer bu yurt Nakşibendiliğin İstanbul kollarından, ‘Erenköy Cemaati’ olarak bilinen Aziz Mahmud Hüdai grubuna aitmiş. Yüzlercesi gibi kaçak şekilde faaliyet gösteriyormuş. Alt katı dükkan, üst katları apart daireymiş.
Tarikatınpervasızlığı,iktidara verdiği destekten geliyor.Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Alim-Der’in Alanya şubesini açması,ilişkiyi gösteriyor.
Cinayetten sonra telefonlar çalmış olmalı ki…
Derhalgizlilik kararı aldı.
Gerekçesi şöyle:
“Toplum sağlığı, maktulün ailesinin olaydan olumsuz bir biçimde etkilenebileceği…”
Siz çocuk mu kandırıyorsunuz!
Cinayet tarikat yurdunda işlenmiş olmasa gizlilik kararı alınmazdı.
Bu karar aileyi değil, tarikatı koruyor.
Nitekim dün Antalya Valiliği, mesele tarikatı savunmak olunca gizlilik-mizlilik kararı takmadan soruşturma dosyasına ilişkin bilgi içeren açıklama yaptı. Fakatyurdunkaçakolduğuyazılmadı.Bıçaklama diye yumuşatıldı. Aşçının psikiyatrik rahatsızlarınınbulunduğuve her ay gitmesi gereken tedavisini aksattığı belirtildi.
Yani, bir delinin işiymiş!
Valilikdenetimgörevini yerine getirmeyipkaçak yurda göz yumması yetmezmiş gibi, failleri belirsizleştiriyorvetarikat yararına olay yerini temizliyor.
Karaman’da10erkek çocuğun istismar edildiğiveAdana’da10kız çocuğunun yandığıyurtda kaçaktı. Tarikatların oluşturduğu korkutucu güç ve siyasi bağlantılardan ötürü yurtlar denetlenemiyor.
Kesin çözüm…
Yurt ve pansiyon hizmetini devlet tekeline almaktan geçiyor.
Yurtlar ve pansiyonlar tarikatları insan kaynağı ve servet aracı olmaktançıkarılmalı
Ardahan Cezaevi’ndeyatanEmirhan Döner 3 AralıkgünüSedat Peker hakkında ifade vermek istediğini belirterek, savcılığa başvurdu.
İfadesine geçmeden Döner kardeşlerden söz edeyim.
İstanbul’dakiküçük çaplısuç örgütüBurak, Turhan ve Emirhan Döner‘den oluşuyor. Bakırköy 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde nitelikli yağma ve silahla yaralama suçlarından yargılanan Emirhan Döner, şubatta tahliye edildi.AğabeyiTurhan’a60, kendisine 40 yılhapisistenince Ardahan’dan geçen ay Gürcistan’a kaçarkenyakalanıp tutuklandı.Etkin pişmanlıktan yararlanarak, tanık olma isteğini bildirdi.
6 Aralık’ta ifadesi alındı.
Dosyasındaki suçları Peker’in azmettirmesiyleişlediğini iddia eden Döner, şöyle dedi:
“Soruşturma aşamasında Peker’in avukatı benicezaevinde ziyaret ederek,ailemle tehdit ettiği için bugüne kadar konuşmadım. İddianamemde anlatılan olayların azmettiricisi Peker’dir. Gerekirse Peker hakkındaifade verebilirim.”
Döner’in Peker ile çekilmiş resimlerinin olduğu iddia ediliyor.
Peker’in çevresi, Turhan Döner’in MHP’den milletvekili aday adayı olduğunu, Devlet Bahçeli ile fotoğraflarının bulunduğunu belirterek, “Bir resimle soruşturma yapılıyorsa işe parti başkanları, belediye başkanları da eklenir” diyor.
Düşünmeden, kuşkulanmadan edemiyorum…
Bir zamanlar Ergenekon Davası’ndaki kimi gizli fakat aslında besbelli tanıklar gibi, bugünlerde Emirhan Döner gibi kimi suçlular da ceza alacaklarını anlayınca Peker aleyhine ifade vermeyi kurtuluş yolu olarak mı görüyor?