SİYASET
DEVLET KÜRT DÜŞMANI DEĞİLDİR.!
A Haber Ajansı’nın Genel Yayın Yönetmeni ve Baş Yazarı olan aynı zamanda Dünya Basın Federasyonu Üyesi Gazeteci Ferhat Aydoğan’ın kaleme aldığı köşe yazısında Devlet: milletlerin teşkilatlanmış halidir diyerek yazısına şöyle devam etti…
Milletin dirliği ve düzenliği, refah ve huzuru devletin ve kurumlarının sağlıklı işleyişiyle mümkündür. Devlet, vatandaşları arasında barış ve huzuru temin etmek için, vatandaşlarının hak ve özgürlüklerine saygılı olmak, onlar arasında ayrımcılık yapmamak, bütün kültürlere ve inançlara eşit oranda sahip çıkmak zorundadır. Bu zorunluluk aynı zamanda DEVLET olmanın temel bir ilkesidir. Devleti devlet yapan ana unsur ebetteki yasalarıdır. Yasalar, her vatandaş için bir eşitlik ilkesi oluşturur. Bu ilke Devlet-vatandaş ilişkilerini düzenleyerek hem kişi hak ve özgürlüklerini garanti altına alır, hem de vatandaşların devlete sahip çıkmasını sağlar. Aksi takdirde, vatandaşlar arasında adil bir hukuk nizamı kuramayan devletler, yanlı ve taraflı tutumları yüzünden, hem devletin bekasını hem de toplumdaki barış ve huzuru kaybederler.
Ebetteki devlet olmak bağımsız ve hür bir siyaset izlemek çoğu zaman, dünyayı yönetme ve sömürme amacı güden dünya emperyalistlerinin işine gelmez bu yüzden siyasi, ekonomik ve kültürel açılardan bu bağımsız devletlere saldırılar düzenleyerek onları kendilerine bağımlı kılmak isterler. Bu amaçları doğrultusunda içten ve dıştan müdahalelerle bağımsız devletleri hizaya getirmek isterler. Vatandaşı olmakla gururlandığımız TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ, hür ve bağımsız bir devlettir. Asırlarca dünyaya adaletle hükmetmiş birçok milleti ve etnik yapıyı bünyesinde barındırmış. Onlar kucak açmış neredeyse dünyanın 3/2 sinde hüküm sürmüştür. Türk devleti binlerce yıllık bir kültür mirasına sahiptir. Tarih boyunca kurduğu medeniyetler de hiçbir toplumu ırkı yâda inancı açısından suçlu ilan etmemiş ve asla hiç bir millete yahut zümreye zulmetmemiştir.
Bugün dünya egemenleri olan batı zihniyeti dediğimiz emperyalist güçler, Türk devletinin bu adil geleneğini kendi yarınları için tehlikeli bir potansiyel olarak gördükleri için, güçlü ve bağımsız bir devlet olmasını elbette istemezler. Bu yüzden ellerinden geldiğince siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan Türk devletini kendilerini muhtaç bırakmak adına saldırılarına hiç ara vermeden devam etmektedirler. Kürt toplumu elbette ki TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ kuran asli unsurlardan biridir. Bu coğrafya Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Romen, Ermeni, Yahudi gibi birçok unsurdan oluşmuş bir millettir. Bu renkli mozaik elbette ki küresel emperyalist güçlerin iştahını kabartmakta ve toplum ahengini bozmak için bu toplumlar üzerinde oyunlar oynamaktadır.
Osmanlı imparatorluğunu yıkmak için nasıl ki, ermeni ve Yahudileri örgütleyerek Osmanlıya düşman ettilerse, Türkiye cumhuriyeti devletini de Kürt unsurunu örgütleyerek, devlete karşı taşeron örgütler haline getirmeye çalışmaktadır. son elli yıldır bu emperyalistlerin gayreti önce ermeni yüzüyle bir ASALA terör örgütü oluşturmuş bu örgüt marjinal kalarak, kitleleri etkilemekten uzak kalınca, bu ermeni yapıyı bir kaç Kürt kimliği taşıyan hainlerle süsleyerek PKK ya dönüştürmüştür. PKK gerek Türk kamuoyunda gerekse uluslararası kamuoyunda bir Kürt bağımsızlık hareketi gibi gösterilerek, Türk devletini askeri ve ekonomik büyümesinin önüne geçilmiştir. Türk devletini, Kürt vatandaşlarına ayrımcılık yapan bir devlet görüntüsüyle dünyaya takdim etme gayretine girmişlerdir. . Oysa bu ülkenin gerçeği hiçte öyle değildir. Bu devletin 8. cumhurbaşkanı olan Turgut Özal Tunceli Çemişgezek’li Kürt bir annenin evladıdır. Hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı yapmıştır.
Kürt kökenli birçok bakan binlerce bürokrat bu ülkede görev almış ve almaktadır.
Asker, sivil memur, eğitimci, iş adamı kısacası hayatın ve devletin içinde bir Kürt ayrımcılığı asla bu ülkede yaşanmamıştır. Bu gerçekler ışığında bakıldığında Türk devleti içinde bir Kürt düşmanlığı olduğunu iddia etme, iyi niyetten uzak bir zalimliktir. PKK bir terör örgütüdür ve Devlet elbette hiçbir terör örgütünün etnik yapısına bakmaz. Elbette onunla mücadele eder. Benzetmek gerekirse, bugün uluslararası güçlerin maşası olan DEV-YOL, DEV-SOL, DHKP-C, DEAŞ, PKK gibi örgütler Türk devletinin ve milletinin bekasına zarar vermek adına dizayn edilmişlerdir. Devletin bunlarla mücadele etmesi asli görevidir. Nasıl ki dev-yol ve dev-sol üyelerinin kimliğine göre değil, taşıdığı ideolojik yapısına göre değerlendirilerek yok edilmişlerdir. Nasıl ki DEAŞ la mücadele etmek, Müslümanlarla mücadele etmek değilse, PKK ile mücadele etmekte Kürtlerle mücadele etmek anlamı taşımaz. Bu böyle bilinmelidir.